
TOPLUMU VE DOĞAYI İLMEK İLMEK DOKUMUŞ BİR KENT; BURSA
Katman katman, oylum oylum bir kent, Bursa. Bir imparatorluğu var etmiş, nefes vermiş. Sevgiyle, saygıyla ve hoşgörüyle içine işlemiş tüm canlıların… İnsan kenti var ederken, kent de insanı beslemiş, var etmiş. Uludağ’ın eteğinde bir çizgi boyu büyümüş, doğanın el verdiğince büyütülmüş. Gelişirken çağlar boyu, insanı içine almış. Bir bebek (fetüs) misali, anaç bir tavırla geliştirmiş.
Yerleşirken, yüzyıllarca kimse verimli ovaya dokunmamış. Öyle bir yerleşmiş ki topografyaya, her köşesi, her açısı ayrı bir mekan doğurmuş. Değişen ve dönüşen kentte, her dönem külliyeler el ele vererek büyüme halkaları oluşturmuş ve birbirine eklemlenmiş. Hem kent sağlıklı büyümüş yıllarca, hem de insanları öyle bir bağlamış ki birbirine, sayısız kişiyi, kültürü çekmiş kendine.
Doğada yapılaşan alanlara, doğa selam durmuş. Toprak ile bütünleşmiş, ağaç ile yükselmiş. Bir minare, ağaçlar ile bu kadar bütünleşebilir mi? Çevresindeki her dal, her kıvrım selam durmuş yapılara… Öylesine aşkla işlenmiş ki, her köşe, her taş buram buram kokar olmuş.
Bir yerleşim ki, toplumu dokumuş… Hani çok meşhur ‘kamusal’ kavramı var ya, onu biçimlendirmiş; her alanını kültürün yeşermesi için kullanmış. “Çok işlevli yapı” kavramını kendi içine öyle bir yerleştirmiş ki, tüm canlılara kapısız duvarsız ortak mekan olmuş alanlar. Sadece inancı beslememiş, kamuyu beslemiş imaretler. Ne ışığı, ne malzemeyi, ne de insanı sıkıştırmış sınırlar, etiketler. Koca bir imparatorluğu doğurmak kolay mı? Kolay sanmış, yıllar sonra gelenler.
Hanlarının her köşesi davetkar bir şekilde tasarlanmış. Rüzgarın taşı oyması gibi doğal, içten bir ölçek tutturmuş kemerler. İçten dışa büyümüş; ortasına ibadet yerini asilce almış. Eteklerini hafifçe kaldırıp da usulca dokunmuş mescid avluya. Her canlı geçişine, bakışına, ışığın yapraklardan süzülüp yansımasına, ağacın kokusuna saygı duymuş. Baharı buyur etmiş içeri. Böyle bir biçemde şekillenen insanların da hoşgörülü, bilgin olması kadar doğal bir sonuç olabilir mi? Büyülü bir nazar, gösterişli bir kent yaratmaz mı? Ve bu kadar işlenmiş bir toplumsal yapıya, her bakışa yer veren oylumlara, özgün niteliklere sevgi oluşmaz mı?
Çağlar boyu gelen dönemlik misafirler, bu işleyiş mirasını özümseyip bir adım daha ilerletir mi? Yoksa kolaya kaçar da, ovayı binalı, binayı saygısız, insanı hoşgörüsüz, kamuyu cansız, dönüşümü niteliksiz mi yapar? Hangisi daha kolay; anlamak mı anlamamak mı?
BURSA’DAKİ TARİHİ YAPILAŞMALAR
Bursa’nın, Akdeniz, Karadeniz ve İç Anadolu iklimlerinin karışımı olan, çok uygun ve verimli bir iklimi vardır.
Kentteki yıllık yağış ortalaması 725mm’dir.
Verimli topraklar üzerindeki bu iklim, eski çağlardan beri insan yerleşmelerine uygun bir ortam yaratmıştır.
Bursa kenti Strabon’a göre M.Ö. 6.yy. ortasında kurulmuş. Kimilerine göre de, daha geç, 3.yy’dan sonra Anibal’ın önerisiyle kurulmuş. Bugün bilinen en eski izler Hisar Mahallesindeki (kaledeki); Roma, Bithynia, Bizans dönemlerinin izleridir.
Bursa’ya gerçek önemini veren, Erken Osmanlı Dönemi yapıtlarıdır. Bu yapıtlar fiziksel özelliklerinin ötesinde yepyeni bir kültür-yaşama biçimi bireşiminin ilk aşamaları olmalarıyla da önemlidir. Osmanlılar, 1326 da Bursa’yı alıp, hemen o yıl yapılarını kurmaya başlamışlardır. Bu ilk dönem, imparatorluğun örgütlenme süresi sayılır. Bu sürede Osmanlılar, yaşama ve yönetim biçimini, kurumlarını belirlemekle ve tanımlamakla uğraşmışlardır. Bunlar yeni bir bireşimin (sentezin) tanımlarıdır. Bu tanımlardan yepyeni yapı izlencelerinin gerektirdiği yeni çözümler, yeni yapılar gerçekleştirilmiştir. Bu yapıtlar, İstanbul’da görülen olgunluk çağının klasik Osmanlı yapıtlarının başlangıçlarıdır.
Bu örgütlenme döneminde yapılan yapıların, çağlarına göre, en önemli ve ortak yönleri kamu yararına ya da doğrudan kamu yapıları olmalarıdır. Yeni yönetim, kendini halka, gösteriş yapıları ile değil, onlara hizmet getirerek kanıtlamağa çalışmaktadır.
Bursa Osmanlı yapıtlarını incelerken bu sosyal ve kültürel olgunun da göz önünde bulundurulması gerekir.
ÇOK İŞLEVLİ YAPILAR: SOSYAL-KÜLTÜREL ÖZEKLER, “ZAVİYELİ CAMİ”LER, ORHAN CAMİSİ
Bu tür yapılarda özel bir bölümde kadı görev yapardı. Konukevi (tabhane) bölümünde, örneğin kente gelen bilginler ağırlanırdı. Onlara burada konuşmalar, söyleşiler yaptırılır, dersler verdirilirdi.
Üstü en yüksek kubbeyle örtülü, şadırvanla ve çatı feneri ile (ışık almak için) belirlenen orta bölüm çok amaçlı oylumdur. Burada ders, söyleşi, konuşma yapılır, namaz da kılınırdı. Buradan ayakkabılar çıkarılarak örneğin iki basamakla kadının çalıştığı bölüme geçilirdi. Buranın karşı bölümünde de ayan (yörenin ileri gelenleri) toplanırdı.
Kısacası bu tür yapılar bir bakıma toplum yönetiminin özekleridir. Bu yapıların çevresi konutlardır. Kent büyüdükçe yeni bir sosyal kültürel özek yapılmıştır. Böylece herkes yürüyüş uzaklığında bir özeğe ulaşabilmiştir. Her yeni özek de bu yapılar gelişmiştir. Hüdavendigar’da okul ikinci kattadır. Hüdavendigar’da okul ikinci kattadır. Oysa Muradiye’de Yeşil’de ayrı birer yapıdır.

Bursa Orhan İmareti
BURSA ULU CAMİSİ
Bursa Ulu Camisi, Batı Anadolu’nun en olgun Ulu Camisidir. Yapıyı, Yıldırım Beyazıd (1396-1399) yaptırmıştır.
Biçem olarak Selçuklu yapı geleneğini sürdürür. Ancak Selçuklularda bunca geniş alana yayılmış cami yoktur. Yapının yapım yılını öğrenebildiğimiz sağlıklı kanıt, ahşap minberdir. Burada Murad Han oğlu Beyazıd Han tarafından 1399 yılında yaptırıldığı yazılıdır.
Ulu Caminin bir başka özelliği, İslami geçmişimizde ilk kez görülen 2 kapılı, iki yollu minaresidir. Bu biçim daha sonra 3 yollu olarak Edirne Üç Şerefeli Camisinde uygulanmıştır. Yapının bir başka özelliği kolay dağılımı sağlayan yan kapılardır.

Bursa Ulu Cami Planı
HÜDAVENDİGAR KÜLLİYESİ
I. Murad’ın yaptırdığı külliyenin yapımına 1340’da başlanmıştır.
Üst kattaki medrese odalarıyla 2 katlı ana yapı, külliyenin en ilginç yapısıdır. Bu plan çözümü Osmanlı mimarlığında bir daha hiç kullanılmamış, tek örnek olarak kalmıştır. Yapıda Bizans yapılarından toplanmış sütunlar (dizekler), sütun başlıkları, söveler kullanılmıştır.
Türbeyi, Yıldırım Beyazıd yaptırmıştır. İmaret yapısı da 1906 yılında gördüğü onarımla değişikliğe uğratılmıştır.

Bursa Hüdavendigar Külliyesi
MURADİYE KÜLLİYESİ
II.Murad, 1425-26 yılları arasında yaptırmıştır. Kubbeli iki kanattan oluşan tasarıyla çok işlevli sosyal-kültürel yapılar kümesine giren yapıtın, kuzey cephesinin her iki köşesinde birer konuk oylumu (tabhane) odası yer alır.
Medrese, ana yapının sağ yanındadır. Bugün Verem Savaş Dispanseri olarak kullanılmaktadır. Külliyeye çeşitli dönemlerde çok sayıda türbe eklenmiştir.
YEŞİL KÜLLİYE
Bursa’da Çelebi Sultan Mehmed’in 1419-1424 yılları arasında Hacı İvez Paşa’ya yaptırdığı yapılar topluluğu, Osmanlı mimarlığının en ünlü ve en önemli yapıtlarından biridir. Bir varsayıma göre Sultan’ın geldiğinde kalması için düşünülen bir özel daire ile ocaklı konuk (tabhane) odaları, kubbeyle örtülü havuzlu bir orta sofa çevresinde 3 eyvandan meydana gelen bu yapıda, 13. Yy. Anadolu medreselerinde beşik tonozla örtülü olarak gördüğümüz eyvanlar, kubbe ile örtülmüştür. Örtünün egemen ögesi olarak kubbe kullanılması, orta oylumun çevresindeki eyvan alanlarının kare oylumlar oluşan bir düzeni egemen kılmıştır.
Yapı bu özelliklerinin yanı sıra yapım yöntemi alanlarında da, sanat alanında da üstün düzeye ulaşmıştır. Yarım kalmış mermer kaplı girişte, eskinin Taçkapı geleneği sürmektedir. Burada dinamik desenli bir “rumi” süsleme vardır. Yapının çini duvar kaplamaları ve çini kaplı mihrap, teknik açıdan yüksek düzeye tanıklık ederler.

Bursa Yeşil Külliye
HANLAR BÖLGESİ
HAN – ÇARŞI
Bursa, Osmanlı Devleti’nin önemli tecim özeklerinden biriydi. Bursa hanları XIV. Ve XV. yy.larda yapılmıştır.
Tecim (ticaret) amacıyla kurulan bu hanlar, genelde iki katlıdır. Odalar üst kattadır. Alt katları depodur. Odalar avlu çevresindeki revaklı geçitlere açılır. Gelişmiş
hanlarda ayrıca ahır da bulunur (Koza Han’ında olduğu gibi). Çoğu kesme taş ve tuğladan yapılmıştır. Kimilerinde, avlu ortasında köşk mescitler vardır.

Bursa Hanlar Bölgesi
Son yıllardaki yapılaşmalara baktığımızda, yıllardır kentte birikmiş olan kültür, tarih, coğrafya ve mimari birlikteliklerindeki derinliği görebiliyor muyuz?
Kentin yüzyıllardır türettiği bunca güzelliği yaşayıp da hissedince, inanın ki anlamak ve sürdürmek çok daha kolay… Hep sevgiyle, hep yeşil kal Bursa…
Bursa’daki Tarihi Yapılaşmalar/ Çizimler ve Bilgiler: Cengiz Bektaş, Mimarlık İşliği arşivinden
Fotoğraflar: Merve Akdağ Öner
* Kaynaklar belirtilerek paylaşılabilir.
[one_half] [align type=”left”]

Şeref ulus
Güzel bir çalışma. Ellerinize sağlık. Toki binalarının tarihi ve doğal dokuya tahribatını ( ki hâlâ devam eden bir çalışma var) daha çarpıcı fotoğraf ile beslemenizi önerirdim.selamlarımla .
admin
Teşekkürler. Vurguyu Bursa’nın karakteristik özelliklerine çekmek istedik. Neredeyse her yol denenmesine rağmen, belki o zaman anlaşılır TOKİ’nin neden eleştirildiği…